04 Ağustos 2008
Sinema tarihinin unutulmazları no 1- Ladri di biciclette
efendim karar verdim yeni bir yazı dizisine başlıyorum... gören de hürriyette araştırmacı yazarım(!) zannedicek...
neyse, sinema tarihinin başyapıtları kabul edilen, her biri yeni bir çığır açmış ve alanının en iyi filmleri kabul edileni mutlaka izlenmesi gereken unutulmaz filmleri yazacağım... eğer izlediyseniz yorumlarınızı paylaşırsanız, izlemediyseniz de benim tavsiyemle izleyip yine yorumlarınızı paylaşırsanız çok bahtiyar olurum...
ilk filmimiz italyan sinemasının usta yönetmenlerinden vittorio de sica'nın 1949 yapımı 'neo realismo' akımının en önemli örneklerinden biri kabul edilen 'ladri di biciclette'(türkçesi 'bisiklet hırsızları') filmi. çoğu yönetmenin hayatımı değiştiren filmlerden, yönetmen olmamı sağlayan filmlerden dediği bir film.
şimdi bu filmi anlatmaya başlamadan önce 'neo realismo'dan yani yeni gerçekçilik akımından bahsetsem biraz daha iyi olur sanırım... faşist italya zamanında mussolini tarafından kurulan italyan film endüstrisi 'cinecitta', 'beyaz telefon filmleri' adı verilen faşizm propagandası yapan, 2. dünya savaşı sonrası italyan toplumunun gerçeklerini yansıtmayan ve burjuva yaşam tarzını anlatan filmler yapıyordu. işte bu tür filmlere tepki amaçlı doğduğu 'neo realismo'... rosellini, fellini, visconti, de sica gibi yönetmenlerin öncülüğünde doğan bu akımın filmleri toplumsal gerçeklere dayanan belgesel tadında filmlerdi. yani sinemanın sokağa çıkması gerektiğini savunuyordu. 'sanat toplum içindir, toplumu bilinçlendirmelidir' diyordu. bu akımın en önemli özellikleri stüdyo çekimlerinden ziyade sokakta yapılan, az efekt, doğal ışık kullanımı içeren, amatör oyuncuların oynadığı ve toplumun yaşadığı sorunlara parmak basan düşük bütçeli filmlerdi.
işte 'bisiklet hırsızları' yukarıda bahsettiğim 'neo realismo'nun tüm özelliklerini taşıyan bir film... amatör oyuncular -ki oyuncuların perfomansı olağanüstü,yönetmenin oyuncu yönetimindeki ustalığı kendini göstermiş-, dış çekimler, ve savaş sonrası italyan toplumunun sefaletini gösteren bir senaryo...
baba ricci iş arayan ve evini geçindirmeye çalışan bir adam. bir gün işçi bulma kurumu ona bir iş imkanı sağlıyor. afiş asıcak... ama mutlaka bisikleti olması lazım. evdeki eski çarşafları rehin bırakarak bir bisiklet alıyor. ama işinin ilk gününde çaldırıyor bisikleti...
işte film burdan sonra başlıyor. bisikletini aramaya başlıyor küçük oğluyla ricci... o bisiklet ki onun her şeyi... onu kaybetmek demek ailesini geçindirme umudunu kaybetmesi demek. çünkü bu iş sayesinde yeterli para kazanacağını düşünüyordu.
de sica bu arayış içerisinde baba ve oğulun psikolojilerini yani toplumun psikolojisini inanılmaz bir biçimde gözler önüne seriyor. babanın çaresizliğinin onu sürüklediği yolları ve çocuğun babasına olan güveninin ve hayranlığın yükselişini ve alçalışını sinemanın diliyle anlatıyor bizlere...
filmle ilgili daha fazla spoiler vermek istemiyorum. sadece mutlaka izleyin bu filmi diyorum.
son olarak ilginç bir not filmle ilgili... filmin yönetmeni ve 'neo realismo'nun en önemli yönetmenlerinden vittoria de sica yukarda bahsettiğim 'beyaz telefon filmleri'nin aranan oyuncularındanmış... enteresan...
dipnot: bu filmin alessandro cicognini'nin yaptığı harika bir soundtracki vardır. gönül ister ki bu posta o şarkıyı koyayım ama internette bulamadım o şarkıyı bir türlü... bulabilen olursa ve bana gönderirse minnettar olurum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
geçtiğimiz dönem aldığım film çalışmları dersinde izlemiştim ilk kez bu filmi.
adı bisiklet hırsızlarıdır filmin evet bisiklet hırsızı değildir çünkü filmde birden fazla bisiklet hırsızı hatta hırsız vardır.(spoiler mı oldu ki şimdi bu 8-))
belki klişe ama klasik olmasının bir çok sebebi vardır bu filmin.oyunculuklarıyla beni benden almıştır.hele o riccinin oğlu, ufacık çocuk değil de sanki kocaman
bir adamdır.olaylara bakışı uğraştığı sorunlar ve dahalarıyla. ama çocuktur en nihayetinde bazı sahnelerde öle bir hissedersiniz ki evet lan çocukmuş cüce bir adam değilmiş diye nefes alırsınız.
parça parça aklıma kazınmış sahneleri vardır bu filmin ama izlemeyenler için burda yazmak hoş olmaz belki.hele herkes izlesin konuşuruz yine :)
öncelikle yorumun için teşekkür ederim:) sonra filmi izlemeyenler için şunu söylemek istiyorum. burdan sonra yazcaklarımı okumayın, sonra bana kızmayın:)
filmle ilgili çok güzel bir şey demişsin. filmde birden fazla bisiklet hırsızı var diye. gerçekten film birden fazla bisiklet hırsızını anlatır. hatta bisiklet hırsızı olmayı, o yola giden süreci anlatır. ilk başta kahramanımızın bisikletini çalan adamın hikayesini bilmeyiz, onla empati kuramayız, işte bu yüzden onu sevmeyiz. ama kahramanımız o noktaya gelince ona acırız. işte film biraz da bu duyguları sorguluyor.
oyuncluk gerçekten muhteşem. hele onların amatör oyuncular olduğunu, ilk filmleri olduğunu bilince daha da muhteşem geliyor. 4,5 kere izlemişimdir bu filmi ve hala arada açıp bölüm bölüm izlerim. neyse daha fazla spoiler vermeden bitiriyim ben de:)
Yorum Gönder